2006 yılında vizyona giren The Fast and The Furious: Tokyo Drift filmini seyrederken bu işi Türkiye’ye getirmek lazım diye düşünmüştüm. Yıl sonuna doğru Paris Tuning Show’a gittiğimde ise koca fuarın gün içinde birden bire dışarıya aktığına tanık oldum. Hava o kadar soğuktu ki belli saatlerde yapılacak olan drift showu seyretmek için ne de olsa kimse çıkmaz diye düşünüyordum. Ama hiç de öyle olmadı. İlk gün 3 seans drift show vardı ve ben hepsinde en sonlarda kaldığım için tribünlerde yer bulamadım.
O gece düşündüm, bunu neden Türkiye’de yapmayalım ve tabii ki hayal kurmaya başlamış oldum. Ertesi gün hazırlıklıydım, hem sıkı giyindim hem de driftçilerin standına dalıp bir çevirmen aracılığı ile onlarla temasa geçtim. Gazeteciliğin vermiş olduğu avantajla, röportajı desteklemek için drift alanında fotoğraf çekmek istediğimi söyledim ve kendimi bir anda yanlayan otomobillerin ortasında buldum. Daha önce birçok kez yarış otomobillerine yaklaşmıştım ama bu farklı bir deneyimdi ve gerçekten çok keyifliydi. Yan yan giden otomobillerin ortasında kalmıştım, bundan daha keyifli ne olabilirdi?
Ekibi İstanbul’a davet ettim. Ben geleceklerini tahmin etmiyordum, çünkü o dönem sürekli olarak kuş gribi ile ilgili haberler Avrupalıları Türkiye’ye karşı tedirgin ediyordu. İşin başındaki kişilerden biri ve bir de drift pilotu İstanbul’a gelmeyi kabul etti. 2 hafta sonrası için sözleştik ama benim hala aklımda ‘bu adamlar gelmez’ diye bir düşünce vardı. Ama geldiler. Oturduk, drift okulu, drift show ve ilerde yapılabilecek driftle ilgili büyük projeler konuştuk. Neyse ki grip olmadan memleketlerine döndüler. Çok şeyler istiyorlardı ama kabul edecektik çünkü alternatifleri yoktu. Bize gönderdikleri sözleşme o kadar çok onlardan yanaydı ki, ben sadece bu işin hamallığını yapacaktım. Olsun dedim, sonuçta bir ilki gerçekleştireceğ
O dönem sahibi olduğum dergiye drift okulu ile ilgili reklamlar girmeye başladık. O reklamdan eğitime gençleri çekmeyi hedeflerken bir telefon geldi ve bir bayan, dergimizi gördüklerinden ve erkek arkadaşı olan Harald Müller’in Almanya’da drift rekoru kırmış olduğundan bahsetti. Hemen arama motorlarından Harald Müller kimdir diye baktım. Ben bu adamı bir yerden tanıyorum ama nereden dedim kendi kendime. Sonra zaten o ara İstanbul’da olmasını fırsat bilerek buluştuğumuzda evet dedim bu o adam. Bize yurt dışı lansmanlarında büyük pistlerde eşlik eden pilotlardan biriydi. İyi de bu adam driftle ne alaka? Konuştukça sıradan biri olmadığı ortaya çıktı. O zamanlarda Atatürk Olimpiyat Stadı’nı eğitimler için kiralamaya çalışıyoruz. Harald Müller’le bir arkadaşımızdan aldığımız emanet Nissan 200SX’le stadın otoparkına gittik ve yanımda gelen herkesin yüzünde o heyecanı gördüm. Evet, biz bu işi Türkiye’de yaparız.
Sonra Harald Müller’le anlaşmaya karar verdik. Bunu o da çok istiyordu çünkü o zamanlar Harald, İstanbul’da yaşayan kız arkadaşında kalmak için bahane arıyordu. Sonrasında eğitimleri bir rekortmenden vereceğimizi duyurduk. Ama bu işi destekleyecek showa ihtiyacımız vardı. Çünkü bu işi duyurmanın en etkili yolu bu olacaktı. Filmin üzerine İstanbul Drift Show. Kulağa hoş geliyordu.
2007 Temmuz ayı içinde bu showu yapacaktık. Riskli bir tarihti ama bunu yapmalıydık. Harald Müller dışında 5 pilot daha vardı ve biri Carola Mecan adında kadın pilottu. Showda emanet otomobiller kullanmak zorunda kaldık. Çünkü bizim eğitim için aldığımız 1 tek otomobil vardı o da karbüratörlüydü. Biz tüm ayarları dışarıya göre yapmıştık fakat show CNR’ın kapalı fuar alanında yapılınca otomobilin karbüratör sistemi gereken havayı sağlayamadı ve kendi otomobilimiz ilk işimizde bizi yarı yolda bıraktı.
Neyse ki showu atlatmıştık ama geride bir sürü arızalanmış otomobil kalmıştı. Çünkü hepsi günlük hayta binilen otomobillerdi. Bir ikisi hariç çoğunda arıza vardı. Biz zaten bunu göze almış ve otomobilleri yaptırmıştık.
Bu showun ardından Drift Academy İstanbul’a başlayan eğitim süreçleri. Sonrasında ise kısa süreli drift işlerinden uzaklaşma gereği duydum. Yine otomobil medyasında farklı işlerle uğraşırken bir yandan da driftteki gelişmeleri takip ediyordum. Ağabeyim Abdurrahman Özen ve Drift Academy’de yetişen pilotlar artık mahalli de olsa yarış düzenliyorlardı.
Artık bu iş TOSFED’in dikkatini çekmiş ve drifti ciddiye alan uluslar arası alanda ilk otomobil federasyonu olmuştu. Kurallar ve yarış takvimi ile ilgi çekmeye başlamış, showdan yarış haline dönmüştü. Drift Kulübü ve Apex Masters bu işi hakkını vererek yapıyordu.
Ben de bu arada Harald Müller’le birlikte drift rekorunu Türkiye’de kırma hayalini kurmaya devam ediyordum. Yıllar sonra bunu bir kulüple gerçekleştirdik ve her ne kadar çok büyük kitle duymasa da yine bir Temmuz günü 2014’te Samsun’da kırdık. Guinness tarafından tescillenen rekorla Samsun’un ismini dünyaya duyurmuş olduk.
***
Evet, şimdi Türkiye drift konusunda birçok motor sporundan daha çok ilgi çekiyor. Bundaki en büyük etkense otomobillerin caddelerde gördüğümüz ve gençlerin hayalini kurdukları araçlar olması. Kolay satın alınabilecek arkadan itişli otomobiller ve modifiyenin daha serbest oluşu da ilgiyi arttırıyor. Otomobillerin şeklinde de sınırlama yok ve drift pilotları oldukça sempatik. Bunu kısa sürede elde ettikleri hayran kitlesi ile görüyoruz.
Birçok ralli veya pist pilotunun yıllarca yapamadığı hayran kitlesini bu gençler çok kısa sürede yaptı. Çünkü hepsi caddelerden geldi ve hala caddeci dediğimiz kitle ile iç içe. Her yarış sonrası hayranlarına imzalı poster dağıtmak onları yarışmaktan daha çok yoruyor.
Daha önce ise mahalli şampiyona olarak yapılan drift yarışı bu yıl Türkiye Drift Şampiyonası ilk kez koşulacak. 4 yarışlık şampiyona takvimi ise şöyle:
2016 Türkiye Drift Şampiyonası 09-10 Nisan İzmir Park DRİFT KULÜBÜ. 28-29 Mayıs Olimpiyat Stadyum DRİFT KULÜBÜ. 25-26 Haziran Körfez Yarış Pisti DRİFT KULÜBÜ. 22-23 Ekim İstanbul Park FESTİVAL.
Yani küçük bir hayalle gelinen nokta. Evet, ben hayal kurdum ve drift için bir şeyler yaptım. Tabii ki tek hayal kuran ben değildim. Drift, çok büyük bir ekibin işi. Hepsi farklı farklı yerlerde çok büyük işlere imza atıyor. Dost, rakip, arkadaş ve hatta bazen düşman. Ama hepsi bu sporu Türkiye’ye yaymak için çabalayan ve hepsinin birinci olmaktan çok sadece yarışmak için piste çıktığı büyük bir organizasyon.
Ben de size bu büyük dünyayı tanıtacağım. Bazen bir yarış, yarışçı, otomobil ve hatta bazen de dedikodu…
Ahmet Said Özen
[email protected]