Türkiye Ralli Şampiyonası’nın ilk üç yarışı geride kaldı… Durumlar biraz karışık, oraya geleceğiz ama, önce sıradaki yarış Yeşil Bursa’dan bahsedelim. Sezonun ilk toprak yarışı olduğu için önemi büyük. Bu yıl 42’nci kez düzenlenecek olan rallide ilk gün beş, ikinci gün dört özel etap geçilecek.
Şimdi gelelim şampiyonanın gidişatına. Bildiğiniz gibi Ege Rallisi oldukça olaylıydı. Yağız Avcı’nın seyirci özel etabında iki yerine tek tur atması sonucu olaylar patlak verdi. Önce yarıştan ihraç edilen Yağız, daha sonra ceza alarak ertesi güne devam etti ve yarışı üçüncü sırada bitirdi. Daha sonra BC Vision’ın temyize taşıması ve sonrasında da Neo Motorspor’un tahkime gitmesi nedeniyle halen bu yarışın genel klasmanı netleşmiş değil. Benim kişisel olarak kafama takılan, Yağız’ın hatalı olup olmaması değil, ikinci güne devam ettirilmesiydi… Ya bir kaza yaşansaydı?.. Pilotların bir sağlık problemi yaşama ihtimalini aklımıza bile getirmek istemiyoruz. Ayrıca, yüzbinlerce euro’luk Peugeot 208 T16 R5 de ciddi hasar alabilirdi. Çünkü Yağız-Bahadır ikilisi, ikinci gün sıralamada olabildiğince yukarı çıkmak için yüksek bir tempoda gittiler. Bazıları BC Vision Motorsport’un verdiği itiraza da kızıyor. Bence bunda kızacak bir şey yok. Herkes yarışmak için imkan yaratıyor ve olabilecek en iyi sonucu almaya çalışıyor. Bu nedenle Burak Çukurova’yı haksız bulmuyorum. Dışarıda iyi arkadaş olabilirsiniz ama iş yarışmaya geldiğinde dişler uzuyor. Sonuçta bu bir spor ve yüksek rekabet içeriyor. Bu savaşta bir puan bile çok değerli…
Hatırlayacağınız üzere 90’larda da buna benzer itirazlar sıklıkla verilirdi. Diğer yandan Yağız Avcı ve Neo Motorspor’un da haklı olduğu taraflar var. Bence kimin haklı kimin haksız olduğunun bir önemi yok. Dediğim gibi sezonun ilk yarışı için çok da paniğe gerek yoktu. Yağız Avcı ilk gün ihraç edilip, ikinci gün boşuna risk almayabilirdi. Ben her zaman parkur üstünde hızlı olanın şampiyon olacağına inanırım. Şimdiye kadar ibre Yağız’ın etaplarda daha hızlı olduğu yönünde. Diğer yandan Burak Çukurova, hiç birincilik almadan şampiyon olursa kendi adıma çok da kıymetli olmayacağını düşünüyorum. Evet, 20 yıl sonra araştıranlar 2017 Türkiye Ralli Şampiyonu’nun Burak Çukurova olduğunu görebilir ama yarış kazanmadan şampiyon olmak kulağa çok da iyi bir fikir gibi gelmiyor. Tabii daha çok yarış var, şimdiden kazanmayacağını söyleyemeyiz. Umarım bir ya da iki yarışı kazanır da şampiyona daha keyifli hale gelir.
Bunları neden yazıyorum? Zamanında da pilotlar ikiye ayrılırdı: Çok hızlı olanlar ile daha az hızlı ama taktisyen yönü kuvvetli olanlar… Bugün geriye dönüp baktığımızda, hep o çok hızlı isimleri hatırlıyoruz. Şampiyon olsalar da taktik yönü kuvvetli isimler çok anılmıyor. Evet tarih şampiyonu yazıyor ama bir de gönüllerin şampiyonları var. Bir dönem Serkan Yazıcı’ya bu ismi takmıştık. Team Taksi döneminde Atıl Atılgan’la birlikte öyle bir savaş verdi ki, şampiyon olamasa da gönüllerin şampiyonu olmuştu. Bunlar benim kişisel fikirlerim, dediğim gibi herkes çok para harcıyor ve sonuç almak istiyor. Buna da saygı duyuyorum…
Diğer yandan şampiyonaya bakınca Orhan Avcıoğlu’na da üzülmemek elde değil. Ege Rallisi’ni kazanan Avcıoğlu, Romanya ve Çanakkale’de yarış dışı kalmaktan kurtulamadı. Evet belki Romanya’daki podyum moral oldu ama, iki yarışta TRŞ için çok değerli puanlar kaybetti. Umarım sezonun geri kalanında şeytanın bacağını kırar. Çünkü ben Yağız, Orhan, Burak ve Uğur arasında rekabet istiyorum. Uğur Soylu gittikçe hızlanıyor. Sonuçta bu tarz bir otomobili ilk kez kullanıyor, hemen sonuç almak mümkün değil. Aslında Murat Bostancı da bu gruba olsaydı tadından yenmezdi. Bu arada genç Bostancı için Avrupa Ralli Şampiyonası çok iyi gitmiyor. Başarılı olma potansiyeli olan iki yarış vardı, ikisinde de aksilikler oldu. Umarım o da sezonun kalanında daha iyi sonuçlar alır.
Avrupa demişken aklıma takılan bir şey daha var. Bildiğiniz gibi çeşitli branşlarda birçok sporcu yurt dışında yarış ediyor. Motosiklet sürücülerinin başarıları malum. Özellikle genç pist pilotları da hatırı sayılır başarılar elde ediyor. Ama durum ralliye gelince işler tersine dönüyor. Ülkemizde pist yarışlarında daha kısıtlı bir rekabet olanağı var, buna karşın bu pilotlar yurt dışında iyi işlere imza atıyorlar. Rallide ise durum tam tersi. Ülke içinde rekabet daha yoğun, makine parkı daha üst düzey ama yarış sonuçlarına baktığımızda hayal kırıklığı yaşıyoruz. İnternetten takip ediyorum, daha ilk etapta 35-40 saniye yiyerek rekabetten kopuyorlar. Bence bunun nedenleri düşünülmeli, araştırılmalı ve önlem alınmalı. Ben pilotlarımızın hızlarından şüphe duymuyorum ama bir şeyler yanlış gidiyor. Potansiyellerini tam kullanamıyorlar diye düşünüyorum. Aslında yukarıda yazdıklarım da bununla ilintili. Bence pilotlar bir Türkiye Ralli Şampiyonası yarışına çıkarken de maksimum tempo hedeflemeli… Bütçem şu kadar, lastiğim sınırlı, otomobilimi kollamam lazım, dur ilk loopta rakipler ne yapacak gibi düşünceler hızlı olmalarını engelliyor. Sonra yurt dışına gittiklerinde de daha ilk etaptan refüze oluyorlar. Onun için sürekli yüksek rekabet gerekli deyip duruyorum, taktiklere gıcık oluyorum.
Evet, geçtiğimiz yıla falan bakınca saniyelerle biten yarışlar oldu ama daha fazla olmalı. Bir pilot başı alıp gidememeli. Şöyle düşünün, bir R5 otomobile yüzbinlerce Euro harcayıp potansiyelini tam kullanmamak mı daha iyi, yoksa bu bütçeyi bir R2 otomobile kullanıp, dibine kadar gitmek mi daha keyifli? Ben ikincisinin pilotları daha hızlandıracağını düşünüyorum. O yüzden şampiyonanın iki çekere dönme fikrine karşı değilim. Eminim ki, çok yüksek tempoda iki çeker bir otomobille dahi rekabete alışan bir pilot, yurt dışında da başarılı olacaktır.
Bu arada kendimle çelişmek istemiyorum ama Yağız Avcı, 2017 Balkan Rally Trophy’de lider. Gerçi önemli bir rakip var mı? Tabii ki yok… Bu şampiyonada geriye üç yarış kaldı. Umarım bir Türk pilot gülen taraf olur çünkü Burak Çukurova da üçüncü durumda,. Yine de kendimizi kandırmamak lazım. Böyle basit bir şampiyonayı lider bitirmek benim için çok bir şey ifade etmiyor.
Aklıma bununla ilgili bir şey geldi. Biliyorsunuz Volkan Işık, Çin’de altıncı olarak Dünya Ralli Şampiyonası’nda puan alan ilk pilot olmuştu. Ama kendisine sorarsanız Portekiz’deki yedinciliği daha değerli çünkü orada çok daha yüksek bir tempoyla gittiğini, rakipleriyle dişe diş mücadele ettiğini söylüyor. Yanlış olmasın rakipler derken Petter Solberg’den, Bruno Thiry’den falan bahsediyorum. Örneğin ilk etapta Volkan Işık altıncı zamanı yapmıştı ve lider Didier Auriol’den sadece 25 saniye gerideydi… İkisinde de Toyota Corolla WRC vardı ama dışarından benzer gibi görünseler de Auriol’ün fabrika otomobilinin çok daha hızlı olduğunu bilmek için uzaylı olmaya gerek yok. Mesela 10’uncu etapta Richard Burns ile araları sekiz saniye, 13’üncü etapta Solberg’i sekiz saniye geçmiş. Son etapta altıncı, bir önündeki Colin McRae ile farkı 16.5 saniye… İşte görmek istediğimiz sonuçlar bunlar. Ayrıca Volkan Işık’ın daha iyi bir genel klasman derecesini değil daha hızlı gittiği yarışı baz alması da takdire şayan.
Umarım böyle günleri yakın zamanda görürüz. Dediğim gibi pilotlarımızın hızından şüpheli değilim, başka problemler var da çözemiyorum…